Hocalı Katliamı
hocalı katliamı |
Hocalı ve Biz
Tarihler 26 Şubat 1992’yi gösterdiğinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi’ndeki Hocalıkasabasında Ermeniler tarafından gerçekleştirilen katliamda 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere
toplam 613 Azeri masum katledildi. Ermeniler için önemli bir askerî hedef niteliğinde olan Hocalı
kasabasının hedef alınmasının nedeni de, bölgenin askerî havaalanı için tek seçenek olmasıydı.
Kendilerine soykırım yapıldığı iddiasıyla gündem oluşturmak için elinden gelen her yolu deneyen bir
devlet, sırf bu nedenle Hocalı’yı abluka altına aldı ve savunmasız insanları kadın çocuk demeden
katletti, işgalden önce 936 kilometrekare bir toprak parçası içerisinde yaklaşık 11.300 kişinin yaşadığı
Hocalı, adeta yer ile yeksan edildi. Hayatım kaybedenler ve yaralananlardan arta kalanlar da rehin
alındı.
Tüm bu yaşananlara rağmen Ermenistan parlamentosunda Azerbaycan’ın olayı “utanmazca kullandığı”
dillendirildi ve Ermenistan’ın bu katliamda haklı olduğu ifade edildi. Her ne kadar Uluslararası İnsan
Hakları Örgütü olayları “Dağlık Karabağ Savaşı’nın en büyük katliamı” olarak nitelendirse ve
Azerbaycan parlamentosu “soykırım” ilan etse de, dünyada meseleyi bu çerçevede İslâm İşbirliği
Teşkilatı
Parlamentolar Birliği ve birkaç müslüman ülke haricinde hiçbir devlet gündemine bile almadı!
Hocalı katliamı, son yüzyılda gerçekleştirilen müslüman kıyımlarından yalnızca biri. Dünyanın Hocalı
ve benzerlerine karşı kayıtsız kalması pek de şaşırtıcı değil. Burada asıl mesele dünyanın neresinde
olursa olsun hayatına, vücut bütünlüğüne, kişilik haklarına kastedilen müslümanların yalnız kalması.
Hocalı 21 yıl önce yaşandı. Ancak o günden bu yana dünyada benzeri olaylar devam ediyor. İnsan
hakları havariliğine soyunmuş uluslararası güçlerin ve kuruluşların böyle olaylara duyarsızlığı
anlaşılabilir.
Ama bundan çok daha kötü bir hakikatle yüzleşmemiz gerekiyor: 1.5 milyar müslümanm önemli bir
kısmı yaşananlara kayıtsız kalıyor, hiç yaşanmamış gibi hayatına devam ediyor. “Müminler kardeştir!”
buyruğunun hakkını vermediğimiz, uluslararası mecralarda sesimizi yükseltmediğimiz müddetçe
Filistin’de, Kafkasya’da, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da ve dünyanın dört bir yanında yaşadığımız
hesabı sorulmamış zulümler hanesine yeni bir vaka daha eklenecek. İslâm toplumları olarak
yaşananlarla ilgili kendimizi hesaba çekmemizin vakti geldi, geçiyor.
Kaynak:Semerkant Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder