Uygarlığın Hamuru Kâğıt
Kagıt |
TÜRK kâğıtçılığının babası Mehmet Ali Kâğıtçı, ilk Türk kâğıdını Ulus gazetesinin yeni çıkacak ekinde deneme şansı bulduğunda, gazetenin başyazarı Fatih Rıfkı Atay ile birlikte Atatürk’e giderler ve eki gösterirler. Uzun süre eke bakan Atatürk, Kâğıtçı’ya döner ve “işte çocuk, uygarlığın hamuru bu” der.
Yüzyıllar boyunca insanlar için bir dışavurum aracı olan kâğıt gerçekten de uygarlığın başatı sayılabilir. Mozart’ın notaları, Shakespeare’in eserleri, hatta bütün bir tarih bu icadın üstüne yazılmışlardır.
İnsanların yıllar boyunca yazma ve çizme için denedikleri taş tabletler, metaller, yapraklar, tahta levhalar, kabuklar ve derilerden sonra, ekonomik olarak daha bol ve kolay işlenebilir bir madde ihtiyacı ile ortaya çıkan kâğıt, şu anda petrol ve çelik gibi en önemli endüstri maddelerinden biri haline gelmiş durumda.
Eski imalatçıların yıllar önce elleriyle yaptıkları kâğıt ile bugün gelişmiş makinalarla yapılan kâğıdın tarifi hâlâ aynı: Su ve selüloz elyafı: % 95’i su, % 5’i katı maddeden oluşan hamur, elekten geçirilip, süzdürülerek % 95’i katı % 5’i su olan kâğıt haline getiriliyor. Su molekülleri elyaf moleküllerini
çekiyor; su süzdürülünce elyaf arasında katı bir arayüzey oluşturacak şekilde yeni bağlar kuruluyor. Elyaftaki moleküller sudaki moleküllerle birle- şince kâğıt oluşuyor.
Çevre Sorunları
Pamuklu ve keten kumaş paçavralar, saman, kuru ot, kenevir gibi değişik maddelerden sonra iyi selüloz kaynakları olan ağaçlara geçilip, yeni teknolojilerde araya kimyasal maddeler de girince, “uygarlığın hamuru” çevreciler tarafından ormanları yok eden, suyu, havayı ve toprağı kirleten başlıca endüstrilerden biri olarak nitelendirilmeye başlandı. Her yıl dünyada milyonlarca ton kâğıt üretimi için yine milyonlarca metre küp orman yok ediliyor. 1994 yılında 153 ülkede dünya kâğıt üretimi 268,5 milyon tona ulaşmış.
Hammadde kaynağı problemi atık kâğıtların yeniden kullanımı ile biraz olsun aşılmaya çalışılsa da endüstrinin diğer atıkları problem oluşturuyor. Kâğıt fabrikalarında parlak beyaz kâğıt üretimi için klordioksit gibi beyazlatıcı maddeler kullanılıyor. Bu işlem di- yoksinler ve diğer yüksek toksisiteli maddeler dahil birçok zehirli maddeden oluşan bir kokteyl yaratıyor. Bu yan ürünlerin binlerce tonu her yıl su kaynaklarına ve havaya karışıyor. Balıklara ve kuşlara olan zararının yanısı- ra insanlar da bundan oldukça fazla nasipleniyorlar. Çevre Koruma Orgü- tü’niin kısıtlamaları sonucu bu atıklar azaltılsa da, çok az bir miktarı bile çok zararlı. Klor yerine kullanabilecek en iyi alternatifler hidrojen peroksit, ozon ve oksijen gibi oksijen bazlı beyazlatıcılar. Dünya çapında bazı imalathaneler tamamen klorsuz yüksek kalitede kâğıt üretmeye başlamışlar. Çevre Koruma Örgütü’nün yakında getireceği yasaklarla bütün kâğıt imalathaneleri klor kullanımını durdurup, yerine başka maddeler kullanmak zorunda kala-
caklar.
Türk Kâğıdı
Türkçe’de kâğıt kelimesi Arapça elyaf hamurunun tokmaklanması anlamına gelen “kakaç” ya da “kakat” tan geliyor. Yapımını Araplardan öğrenen Türklerin kâğıtla tanışmaları diğer ülkelere göre çok geç bir tarihe denk geliyor. Çinlilerin Al.S. 105 yılında bulduğu kâğıtla Avrupalılar, Araplar aracılığıyla 1200’lerde tanışıyorlar. Tiirkler de yine aynı şekilde Araplardan kâğıt yapımını öğreniyorlar. 1453’te elle imalat yapan ilk kâğıt fabrikası İstanbul’da Kâğıthane’de kurulmuş. Çinlilerin tekniğinin devamı olan bunun gibi birkaç imalathane dışında ilk modern üretim yapan fabrika 1846’da Halkapınar’da kurulmuş. Ancak, o dönemde kapitülasyonlar yüzünden Avrupa’nın dampingi ile karşı karşıya kalmış ve kısa sürede kapanmış. Diğer denemeler de bunun gibi başarısız olmuş. Cumhuriyet döneminde yeniden bir kâğıt endüstrisi kurma düşünceleri itirazlarla karşılaşmış. Türkiye’nin kâğıt üretimi için uygıın olmadığı söylenmiş. Ormanların az, enerjinin kısıtlı olması bunun için neden olarak gösterilmiş. Zaten çok ucuz olarak ithal edilen kâğıdın üretilmesinin gereksiz olduğu söylenmiş. Türkiye’ye kâğıt ihraç edenlerin ve bundan para kazananların tezgâhlamış olabileceği bu itirazlar, Alehmet Ali Kâğıtçı’nm Türk kâğıt endüstrisini yaratmak için yaptığı kişisel çabaları da engellemiş. Bütün bu itirazlara rağmen, Alehmet Ali Kâğıtçı Avrupa’ya gidip kâğıtçılık tahsili görmüş. Kağıt fabrikalarında çalışıp, bu
teknolojiyi öğrendikten sonra, hazırladığı çeşitli raporlarla Türkiye’nin bu endüstiye ihtiyaç duyduğunu kanıtlayarak, 1936’da ilk fabrikanın kurulmasını sağlamış.
Arkasından açılan fabrikalarla, o dönemde tamamen kamu elinde olan üretim 10 000 tondan 1957’ye kadar 110 000 tona ulaşmış. Bugün 9’u kamuya ait, 30’u özel fabrikalarda 1,2 milyon ton kâğıt üretiliyor. Kişi başına yıllık kâğıt tüketimi 1936’da 1,8 kg iken 1995’te 21 kg’a çıkmış. Birçok engele karşın kısa zamanda gelişen kâğıt endüstrisine rağmen, yine de yıllık kâğıt tüketimimiz 23,6 kglık Asya ortalamasının altında. Bu rakamlar ABD’de 332 kg, Avrupa’da 96,5 kg. Dünya ortalaması ise 47,7 kg.
Türkiye’de kullanılan kâğıtların % 45’i özel fabrikalarda, % 32’si kamuya ait SEKA fabrikalarında üretiliyor. %
23’ü ise ithal ediliyor. Üretilen bu kâğıdın % 35’i eski kâğıtların yeniden kullanımıyla yapılıyor. Yeniden kullanım oranı ABD gibi gelişmiş ülkelere yakın olsa da,Türkiye gibi selüloz kaynağı az olan bir ülkede bu rakamın % 50-60 lara çıkması gerekiyor.
Kamu fabrikaları ormanları kullanırken, atık kâğıt kullanımını özel sektör yapıyor. Özel sektör yerli atıkları kullanmanın yanında dışarıdan da atık kâğıt satın alıyor. Kamu fabrikalarında üretimin %85’i ormanlardan, %10’u kendir ve samandan ve %5’i atık kâğıtlardan oluşuyor.
Atık Kâğıt Kullanımı
Yaratılan çevre problemlerini büyük ölçüde azaltan atık kâğıtlar yıllarca gazete ve paket kâğıtları için kullanılmış. Bugünkü teknolojiyle temizlik ürünleri dışında bütün kâğıtlar için geçerli. Eski kâğıtlar birinci hamur kâğıtta bile kullanılabiliyor.
Kâğıt üretiminde atık kâğıt kullanımı, yeni yeni gündeme gelen çevre sorunları ile birlikte başlayan bir şey değil. 1729’da kâğıt yapımı için ağacın ilk kez kullanılmasından önce, sellü- löz kaynağı olarak keten ve pamuk kumaşlar kullanılıyordu. Sadece bu kumaşlara dayanan üretim, kumaşların azalmasıyla krize giriyordu. Bu kıtlık zamanlarında atık kâğıtlar yeniden hamur haline getiriliyordu. Ağaçların kullanılmaya başlandığı dönemde her ağacın kullanılabilmesi için yeterli teknoloji yoktu. Bol bol kullanılan selüloz oram yüksek ağaçların kısa zamanda tükenmesi yüzünden atık kâğıtlara başvuruluyordu. Atık kâğıt kullanımı, ormanların kurtarılmasındaki rolü dışında, hava kirliliğini % 74, su kirliliğini ise % 34 oranında azaltıyor. Atık kâğıt yerine yeni ağaçlar kullanmak iki kat daha fazla enerji ve üç kat daha fazla su kullanımı gerektiriyor. Bütün bunların yanında, hamurlaştırma ve beyazlatma aşamalarında kullanılan kimyasal maddelerin büyük ölçüde azalması sağlanıyor.
Atık kâğıtların değerlendirilmesi sadece kâğıt üretimiyle sınırlı değil. Atık kâğıtlar her yeniden hamurlaştırıldıklarında, kâğıt kalitesi düşüyor ve zayıflıyor. Bu yüzden yeni kullanım
alanları aranıyor. Örneğin, ABD’de YVisconsin’de araştırmacılar atık kâğıtları atık plastikle birleştirip, sıcaklık ve basınç uygulayarak sandalye, koltuk yüzü ve köpek tabakları yapıyorlar. Başka bir deneme de Hollywood’da Sahne aksesuarları ve göçebe işçiler için yapılan barınak tasarımları.
Eski Alternatifler
Kağıdın icadına kadar tarih boyunca ve hatta şimdi bile yazı yazmak ve çizmek için kullanılan, kâğıda benzeyen ama kâğıt olmayan çeşitli maddelere rastlanıyor. Papirüs, şimdi de kullanılan en eski yazı yazma materyali. İngilizcede kâğıt anlamına gelen “pa- per” papirustan geliyor. Papirüs, Afrika’nın birçok bölgesinde nehir ve göllerin sığ yerlerinde yetişen, boyu 5 m’ye kadar ulaşan ve odunsu olmayan, senelik bir su bitkisi. Papirüsün hazır lanış aşamasında, bitkinin sapının alt bölgesinin kabuğu soyulup, iç kısmı uzunlamasına ayrılıyor, suda ıslatılıyor ve tek bir yüzey oluşturacak şekilde üst üste konulup basınç uygulanıyor. Papirüs aynı ağırlıktaki herhangi bir modern kâğıttan daha sağlam ve her türlü yazı, çizim ve boyama için kullanılabilen bir malzeme. Başka bir malzeme de tropikal bölgelerde kullanılan 'Papa. Tapa dut, incir ve ekmek ağacı kabuklarından yapılan bir çeşit kabuk kâğıdı. Ağaçların kabukları akan suda yumuşatılıyor, üst kabuk atılıyor ve içteki kabuğa bir çizik atılıp çok ince dilimler halinde soyuluyor. Bu dilimler kurutulduktan sonra dövülerek genişletiliyorlar.
Aztekler ve Mayaların kullandıkları Amate ve Huun da. Tapa gibi dövülmüş dut ve kenevir kabuklan. Tapa. Tayvan’da Tetraparıax papyriferms adlı bir ağaçtan yapılan beyaz, yumuşak ve sadece küçük boylarda yapılan bir çeşit kâğıt. Bitki günlerce suda bekletildikten sonra özü çıkarılıyor, kurutulup, kabartılıyor.
Tirşe, buzağı derisinden, parşömen ise koyun derisinden uzun bir süreçte yapılıyor. Derinin tüyleri ayıklanıp, 15 gün boyunca kirece yatırılıyor ve temizleniyor. Tahta bir çerçeveye geriliyor. Bütün pürüzler giderilince tebeşire yatırılıp, sünger taşı ile ovuluyor. Parşömen üç bin yıl önce Perge kralı II. Eumenes tarafından papirusa alternatif olarak bulunmuş.
Selüloz Elyafın Önemi
Kağıdın temel maddesi olan selüloz elyafı, bitkilerin hücre duvarlarını oluşturan yoğun bir madde. Değişen uzunluk ve kalınlıktaki bu elyaf farklı bitkilerden çıkarılıyor. Bunlar dövülerek birbirinden ayrılıyor. Dövülmenin elyafın boyu kısaltılmadan, hidrasyon olmadan (elyaf daha fazla su almadan) ve liflenme olmadan gerçekleşmesi gerekiyor. Selüloz oranının fazla olması ve dövme şekli kâğıdın kalitesini belirliyor. Selüloz hidrolizle glükoza ve nişastaya dönüşebilen bir çeşit karbonhidrat. Tatsız, beyaz, kokusuz, buharlaşmayan ve suda çözünmeyen bir madde. 9000 mlik tek bir sellülöz elyafının ağırlığı 3 gr. Selüloz pamuk, keten ve bazı ağaçların içlerindeki yumuşak özde neredeyse saf olarak bulunuyor. Bu yüzden bu bitkiler kâğıt yapmada öncelikli olarak tercih ediliyorlar.
Selüloz oranı fazla olan bitkilerin az bulunması ve pahalıya gelmesi yeni arayışlar gerektiriyor. Bugünkü teknolojiyle her türlü bitki kâğıt için kullanılabiliyor. Her türlü ağaç, saman ve otlar da selüloz kaynakları. Kolay bulunan ve çabuk yetişen bitkilerin kâğıt için gerekli özellikleri geliştirilebiliyor.
Selüloz kaynağı az bir ülke olarak Türkiye’de de denemeler yapılıyor. 1994’te ABD’dcn yıllık bir bitki olan kenaf tohumlan ithal edilmiş ve ertesi yıl hasadı yapılmış. 3-4 metre boya ulaşan bitkiden iyi sonuç alınmış. Yine bu denemelerden biri TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyotek- noloji Araştırma Enstitüsü ve SE- KA’nın ortak bir projesi. Laboratuvar- larda kâğıt nitelikleri geliştirilmiş kavak Donlarının elde edilmesi için ça
lışmalar yapılıyor. Kâğıt endüstrisi için istenilen özellikler, gen transferi ile kavak bitkisinin genetik yapısına katılıyor.
Seçilen örnek tür ve klonların DNA bankaları kurularak DNA parmak izi çalışmaları yapılmış ve özellikle kâğıt yapımında önem taşıyan hig- nin ve kompozisyonu gen transferi ile değiştirmek ve hızlı üretim amacıyla doku kültürü sistemleri geliştirilmiş. Proje sonunda kâğıt sektörü için, hammaddeden başlayarak en yeni biyotek- nolojik yöntemlerle ekonomik hammadde kaynakları sağlanabilecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder